Romalı tarihçi
Pliny, camı Finikelilerin tesadüf eseri bulduklarını söyler.Pliny’nin iddiasına
göre Finikeliler Suriye'nin Prolemais bölgesindeki sahilde bir kamp kuraralar ve
ateş yakarak kaplarını, aynı zamanda yükleri olan, soda blokları üzerine
koyarlar. Ertesi gün uyandıklarında, ateşin sıcaklığından dolayı sodanın ve
kumun camı oluşturduğunu görürler. Aslında bu hikaye bir efsane olarak bilinse
de cam üretimi için gerekli olan doğru formülü içermektedir. Yani camı
oluşturan ana maddeler kum,soda,kireçtir.
Camın elde edilmesinden daha once doğada iki türlü cam
bulunmaktaydı. Bunlar “obsidyen” ve “neceftaşı” idi. Obsidyen volkanik kökenli ve yüzeyi
parlak siyah görünümündedir. Ayna, ok ve kesici aletler olarak kullanılmıştır. Neceftaşı
ise altıgen prizmalar şeklindedir ve yüzeyleri aşındırılıp süs eşyalarına
dönüştürülmüştür.
Cam, ilk zamanlardan bu yana maddi değeri yüksek olmayan soda,kum,kireç
gibi malzemelerle üretilmesine rağmen önemli koleksiyonların başköşelerinde yer
almış. 5000 yıl önce camı ilk elde edenler zorlu koşullar içerisinden çekip
çıkardıkları bu malzemeyi değerli taşlarla yarıştırabilecek ve güzel eserler verebileceklerdir.
Tarihin her döneminde, bir bölgenin cam ürünleri o bölgenin tasarım,yönetim ve sanayi gücünü
ortaya koymuştur. Birer kimlik gibi…
Camı
şekillendirmek insanoğlunun en eski hünerlerinden biri kuşkusuz.
Cam boncuklar ilk olarak M.Ö 100 ile 300 ler
arasında Mısır’da üretilmeye başlanmış ve Roma’nın kuzeyinden batısına kadar birçok merkezde üretilmiştir.Bu
dönemin cam kimlikleri, yapıldığı bölgenin bir özelliğinden de kaynaklanıyordu.O
özellik de mavi boncuk üretiminde kullanılan kobalttın bu bölgede kolay
bulunuyor olması.
Anadolu camcılığının takı tasarımına yöneldiği en
belirgin ürünlerinden biri de cam bileziklerdir.Yine M.Ö 100 ile 300 ler
arasında yapılmış bu bilezikler camın parlak ve günlük hayattaki yeni dönemini
gösterir.
Gelelim Türk iye’ye… Türkiye’deki geleneksel cam
üretimi Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde olmuştur. İstanbul’un fethinden sonra, İstanbul camcılık
merkezi haline gelmiştir. 17. Ve 18. Yy’larda camcılığı ilerletmişler.
1730-1754
tarihleri arasında Fransa’dan cam ustaları getirilmiş, bir usta cam yapım
tekniklerini öğrenmesi için İtalya’ya gönderilmiştir.Daha sonra bu usta
İstanbul Beykoz’da bir atölye açmış ve
en popüler çalışması olan Çeşm-i Bülbül’leri üretmeye başlamıştır.1899
yılında da Yahudi bir göçmen tarfından bugünkü Paşabahçe cam fabrikasının
bulunduğu yerde bir cam atölyesi kurmuştur. 17
Şubat 1934’te, Paşabahçe’de, meclis onayıyla ilk ulusal fabrika olan “Türkiye
Şişe ve Cam Fabrikaları A. Ş” kurulmuştur.
Kaynakçalar
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi / Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları
Türkiye'nin Kültür Misrası 100 Cam / Prof.Önder Küçükerman