6 Ekim 2012 Cumartesi

FÜREYA KORAL




Toprağa ve ona şekil vermeye aşık olan kadın Füreya ... 



1910 yılında Büyükada’da dünyaya gelen Füreya soylu, entellektüel bir ailenin üyesiydi. Ailesinde yetişen birçok sanatçı vardır. Bunların bazıları; ressam Aliye Berger (teyzesi), ressam Fahrünissa Zeid (teyzesi), yazar İzzet Melih Devrim (Fahrelnisa Zeid’in eşi), yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) (dayısı), tiyatro oyuncusu Şirin Devrim (kuzeni)…

Babası Mustafa Kemal Atatürk’ün silah arkadaşlarından general Emin Koral, annesi, Osmanlı tarihçisi, yazar ve devlet adamı Şakir Paşa’nın büyük kızı Hakkiye Koral’dır.

I.Dünya savaşı başladığında Şakir Paşa ailesi de bundan nasibini almıştı.. Ne kadar zorluklarla karşılaşmış olsalar da bu duruma boyun eğmemişlerdi. Füreya’nın eğitimine önem verilmeye devam etmiş,özel dersler ,müzik dersleri, resim dersleri  aldırmışlardı. 1927 tarihinde Notre Dame de Sion Kız Lisesi’nden mezun olup resim, müzik, edebiyat dünyası içinde yetişse de yüksek öğrenimini için Felsefe’yi seçmişti. Üniversite yıllarında, dönemin ünlü Macar keman virtüözü, sonradan Füreya'nın teyzesi Aliye Berger ile evlenecek olan, Charles Berger'den özel keman dersleri almıştı.

Ada’daki Köşkte buhranlı dönemler yaşanırken Füreya artık çok sıkılmıştı. Yaşanan dramlardan uzaklaşmak, kaçmak istiyordu.Tam da böyle bir dönemde eniştesinin bir arakdaşının arkadaşı olan Sabahattin bey Füreya’yı  bir yerde görür,hayran kalır ve evlenmek ister.Çok zengin ve Bursa’da bir çiftlik ağası olan Sabahattin bey zenginliği,çekiciliği ile Füreya’yı etkiler.Annesi Hakkiye hanımın gözü damadı pek tutmasa da Füreya evlenmeyi kabul eder.Böylece kendi dünyasını kuracağını ve kendisini çocukları eğitmek için adayacağını düşünür. Ama düşündükleri hiç de düşlediği gibi olmaz.

Sabahattin bey evliliklerinin ilk zamanlarından itibaren Füreya’ya kaba davranmaya başlamıştı. Geceleri içki içiyor ve en ufak bir meseleden kavga çıkartıyor, eşine karşı kaba kuvvet kullanıyordu.Her kavganın sonunda da çılgınca sevişip barışıyorlardı. Herşeye rağmen kocasını sevmeye devam ediyordu. Böyle bir kısır döngünün içinde Füreya hamile kalmıştı. Bu bebek sayesinde herşeyin yoluna gireceğini umuyordu. Yine umduğu gibi olmadı ve tartıştıkları bir gün Füreya düşüp bebeğini kaybetti.Bu olaydan sonra İstanbul’daki evlerine geldiler.Füreya ağır bir depresyon geçiriyordu. Sabahattin bey ona şevkatli davranıyordu. Beraber geziyorlar,sinemaya,tiyatroya gidiyorlardı. Füreya kendini iyi hissetmediği için artık kocasıyla gezmez olmuştu. Derken Füreya tekrar hamile kalmıştı.Fakat yine bebeğini kaybetmişti. Bunca olanlardan sonra Füreya eşinden boşanma kararı almıştı.

Eşinden boşandıktan sonra bir süre teyzesi Fahrünissa teyzesinde kaldı. Artık kendini toparlamış ve o buhranlı günlerden hiçbir şey hatırlamıyordu. Bir gün annesiyle Yalova’da bir çay bahçesinde otururlarken Mustafa Kemal Atatürk, Şükrü Kaya ve Kılıç Ali ile karşılaştılar. Mustafa Kemal’in buyur etmesiyle masalarına katıldılar. Kılıç Ali o günden sonra birkaç kere daha Füreya’yı gördü. Ve sonunda Nuri Conker  vasıtasıyla Füreya’yla evlenmek istediğini söyledi. Hakkiye hanım yine karşıydı bu evliliğe fakat Füreya,  hem Atatürk’e yakın olmak hem de artık hayatını düzene sokup ailesine yük olmamak için bu teklifi kabul etmişti.

Füreya’nın günleri Ankara’da eşi ve Atatürk’ün yakınlarında geçmişti.Çankaya’da özel yemekler verilirdi ve Atatürk, bazı önemli yemeklerde özel misafirleri için yemeği Füreya’dan rica ederdi. Füreya bu durumdan çok memnun kalırdı. Atatürk’e yakın olmak onun için çok önemliydi.

Atatürk’ün vefatından sonra İstanbul’a yerleşirler. Füreya Atatürk’ün ölümünden çok etkilenen Kılıç Ali’nin kendisini iyi hissetmesi için elinden geleni yapar. Buarada da mesleği olmadığı için bir boşluk içinde hisseder kendini. Teyzelerinin sanat ortamlarında bulunmaya çalışır. Derken Füreya tüberküloza yakalanır. Kılıç Ali, İsviçre’deki sanatoryumda Füreya’nın tedavisi için elinden gelen herşeyi yapar.Füreya’nın seramiğe olan aşkı, burada tedavi görerken Aliye’nin ona oyalanması için getirdiği plastik hamurla başlar. Sanatoryumdaki günleri resim,seramik çalışmaları yaparak ve bol bol kitap okuyarak geçer. Füreya artık amacını biliyordu. Yıllardır aradığı fakat bir türlü bulamadığı şeyi toprakta bulur.Artık tutkuyla sarılacağı seramikle yeni bir yaşama hazırlanıyordu. Ardından tanınmış Fransız seramikçi Serré'nin desteği ile, Paris'te özel bir seramik atölyesinde çalışmalarını sürdürdü.

Türkiye’ye döndüğünde artık hastalığından tamamen kurtulmuştur. Seramiğe olan aşkı Kılıç Ali ile boşanmasına sebep olur ve Şakir Paşa Apartmanı’na taşınır. Herşeye yeniden başlar. Tek başına ve artık özgürdür.





Türkiye’nin ilk seramik atölyesini kurar. Burada sanat söyleşileri,toplantılar düzenler ve dostlarıyla beraber olurdu.Bu atölyede Alev Ebüzziya, Birgül Başarır, Binay Kaya, Tüzüm Kızılcam gibi sanatçıları yetiştirdi.





Füreya Koral'ın yapıtlarının en büyük özelliği toprağı, özgün yorumunu iletmede bir araç olarak kullanmasıydı.









Koral, 26 Ağustos 1997’de 87 yaşında İstanbul'da öldü.



Sergileri

1951’den günümüze kadar yurt içinde ve dışında 32 sergi açtı. Eserleri Paris'teki Salon d'Octobre, Ciudad de Mexico'daki Modern Sanat Müzesi, Prag'da Napstkovo Müzeum, Washington'da Smitshonian Institute ve Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki galerilerde sergilendi.

Ödülleri

1955 yılında Cannes Milletlerarası Sergisinde gümüş madalya, 1962 yılında Prag Milletlerarası Sergisinde altın madalya kazandı. 1967 yılında İstanbul'da düzenlenen Milletlerarası Seramik Sergisinde de gümüş madalya aldı. Ayrıca Washington Smithsonian Enstitüsü'nden ödül ve Fransa'daki Vallauriş bienalinden onur diplomasi aldı. Koral, 1981'de Kültür Bakanlığı ödülü, 1986'da Sedat Simavi Vakfı Plastik Sanatlar Ödülü'nü de lâyık görüldü.

Başlıca Eserleri

Marmara Oteli lobisinde duvar panosu, 1960,
Ankara Ulus Çarşısı'nda duvar panoları, 1962,
Ankara Tam Sigorta Binası'nda duvar panoları, 1969,
Manifaturacılar Çarşısı'nda duvar panosu, Unkapanı/Istanbul, 1969,
Divan Pastanesi'nde duvar panosu, Taksim/Istanbul.
Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ndeki duvar panosu, Ankara, 1965

Füreya için…

Daha ilk tecrübelerinden itibaren seramığı başka iklimlere taşımaya çalıştı. Bu sayede seramik eserlere ilk işaretimizde pistikleri ateşin karşısında hizmetimize koşan uysal cariyeler olmaktan kurtuldu. Bu ateş kızları şimdi büyük resmin ve heykelin gururuyla bize geliyorlar. Tabak gibi, fincan gibi hususi bir iş görenler bile bizimle bir sevgili nazıyla, edasıyla konuşuyorlar.
                                                                                                                  Ahmet Hamdi Tanpınar

Şakir Paşa’nın çocukları birbirinden ilginç,cana yakın ve cana yakın bütün ilginç insanlar gibi biraz çılgındı.
                                                                                                                                  Mina Urgan


KAYNAKÇALAR
Vikipedi Özgür Ansiklopedi
Füreya / Ayşe Külin